BetüL Byn.Moderatör
Mesaj Sayısı : 178 Kayıt tarihi : 10/10/09 Yaş : 40
| Konu: Kırılan Kalp... Perş. Ekim 15, 2009 2:04 pm | |
| Bir dal kırılırsa tekrar tutabilir Bir cam kırılsa belki tekrar yapıştırmak kabildir Bir kuşun kanadı kırılınca uçamaz zannedilir; iyileşince uçması mümkün
Ya kalbin kırılışı, inkisara uğrayışı, bin parça oluşu, yok mu, ne onulmaz şeydir o? Sonsuz hayatı kaybettirir insana Maddi şeyler kırılınca yapıştırılır, birbiri ne tutturulur da yine bir şeye benzer Fakat manada öyle mi? Bir kere kırılan kalbin parçalarını hangi maharetli el birleştirebilir? Mevlanın nazar-gahı olan gönüldeki inkisar, yüzde teessürünü gösterince o gönlü almak ne kadar müşküldür artık
Bazen bir söz, karşıdaki insanın dünyasını yıkar, harab eder Bazen bir bakış öldürür insanı Bazen de bir yüz ifadesiyle kaynar su dökülmüş gibi olur kişi başından aşağı
“İlim ü amel ne fayda Bir gönül yıktın ise”
dediği gibi şairin, büyük bir cürümdür gönül yıkış
Hele hele hassas insanların kırılışı bambaşkadır Böyle kişilere karşı oldukça dikkatli hareket etmek gerekir En küçük kırıcı bir söz ve hareketten kaçınmalıdır insan Zira gönül yarasının merhemi yoktur Kırılan harab olan bir gönülden yükselen feryat da kabule karindir Hakkın katında Zira “Mazlumun ahı gökyüzüne kıvılcım şeklinde yükselir” buyuruyor Nebiler Nebisi
İnsan ne kadar sert mizaçlı olursa olsun, eğer dikkat ederse gönül yıkmadan, kalb kırmadan, bir ömür sürebilir Hiçbir zaman “Tabiatını, huyum” diyerek atamaz bu vebali üzerinden Zira yapılan hareketlerde Mevla’ya karşı sorumluluğunu unutmamalı insan Ve hesap vereceğini
İşte sert ve haşin mizaçlı, celadetli bir zat olan Ömer bin Hattab’ın sözü: “Ey Kabe! Seni bin kere yıksam tekrar yapabilirim Fakat kırılan bir kalbi asla!”
Hiç kalp kırdınız mı veya kalbinizi kıran oldu mu?Sanıyorum insan oğluna özgü duygular bunlarZira başka hiçbir canlı da böyle bir duygunun var olduğuna inanmıyorum Evinizde beslediğiniz bir köpeğe kızarsınız,söylenirsiniz hatta yeri gelir bir tekme atarsınız, fakat yine de o size asla darılmazKısa bir süre sonra sizi gördüğünde sevgiyle kuyruğunu sallar,sevgi dolu gözlerle bakar Biz insanlarda durum başkaKalbimiz kırıldığında tüm herşeyi unutursunuz,o olay sanki dünyanın en kötü olayıdırDünya başınıza yıkılmıştırO insanı bir daha affetmemeyi düşünürsünüzOnunla olan tüm iyi anılar birden bire silinmiştir hafızalardanBelki şok olmuşsunuzdur,böyle bir hareket beklememişsinizdir ondanAma olan olmuş,kırılan kırılmıştır Yıllar önce bir Anadolu köyünde görev yaparken,bir ihtiyar ile sohbet ediyordum Zaten oldum olası yaşlı inanları severimAnıları çok olur onlarınŞiire meraklı bir ihtiyardı, hemen ayak üstü dörtlükler uyduruveren bir ihtiyarcıkSohbet sırasında derin bir iç çekerek; “Kırma dostun kalbini, Onaracak ustası yok Soldurma gönül çiçeğini, Sulamaya ibrik yok” Yüzünde,onca yılın çizgisi,ellerinde yıllarca toprakla uğraşmanın sağladığı nasırlarıyla ihtiyarcık böyle demiştiSevgiyle bakan,artık iyice çukura kaçmış gözlerinde bir an parıldayan bir damla yaş gördümBelki geçmişte yapılan bir yanlışı anımsamıştıZaten yine onunla cezalar,kanunlar,hapishaneler üzerine yaptığımız bir söyleşide; “Cezaevleri boşuna hoca efendi demiştiEn güçlü ceza evleri vicdanımızdırVicdanın rahat olmadıktan sonra suçun af edilmiş,özgür kalmışsın ne çare?Vicdanın olmadıktan sonra en berbat mapus damlarının sana faydası ne?”demişti O günden sonra davranışlarıma,sözlerime,sosyal ilişkilerime daha bir dikkat eder oldumİnsanları kırmamayı,kırılsam da kırmamayı ilke edinir oldumBazen bilmeyerek de olsa birilerini kırdıysam ve o kırdığım insan bunu bana hatırlatırsa ,o vicdan azabı bana zaten yeterO insanı tekrar kazanabilmek için şartlar ne kadar zor olsa da yine de denemeyi göze alırımİhtiyarın dediği gibi “Onaracak ustası yok”olmasına rağmen,usta titizliğinde olmasa da çıraklık mertebesinde çaba gösteririm Günümüz insanı daha gerçekçi,sosyal ilişkiler hep karşılıklı çıkarlar ile donanımlı Kalp kırılmış,kırılmamış,dostluklar bitmiş,bitmemiş önemi yokÖnemli olan o günü kâr ile kapatabilmekDostum bana küsmüş,küserse küssün,onun bileceği bir iş”mantığı hakim En güzeli geçmişte kalan dostluk değerlerine sahip çıkmak,bir birimize daha saygılı,daha hoşgörülü yaklaşabilmek,hepsinden önemlisi kişilere karşı içimizdeki o kahrolası “önyargıyı”yok edebilmekToplumsal barışı ve huzuru istiyorsak bunlar çok önemli unsurlar Yoksa o olmayan ustayı aramakla daha çook zaman harcarız
SU GİBİ
Şimdi sen su olduğunu düşün Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar çok Tükenmez
İnanıyorum ki, gerçekten de öylesin Ama ister çesmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak, dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın Yani; seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın
Unutma! Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin Gürültünün parçası olursun sadece
Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir Çünkü; su nasılsa burada, lüzum yok ki suyu kana kana içmeye diye düsünürler Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi!
Ormandaki hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye kadar Hepsi, hep sabahın en sakin anını bekledi suyun durgun yerlerini bulabilmek için, gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler Onlar için en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda
Sen, hep bir su olduğunu düşün Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez
Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün Ama su gibi yaşatıcı ol, su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil!
Sen bir su ol Ama rahmet ol, afet değil! Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme, sana felaket denmesin!
Su isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin!
Su yüce Allahın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri Suya benzediğini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi faydalı, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu da unutma
Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de kiyametler koparıcı olabileceğini unutma
Unutma; senin işin rahmet olmak, afet değil !
Vadiler varken önünde ve ovalar varken, yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene
Ve yaşayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe
Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve kaçılan olursun; seller, afetler gibi
Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak
Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan konuştuğun için, sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara!
Ama yapman gereken şu, değil mi? Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini
Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin
Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın
Ahmak olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında, vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de fikrini bildireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin!
Demeyeceksinki, ben canım isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda!
Demeyeceksin ki, aklıma geleni aklıma geldiği biçimde söylerim Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek, anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda!
Keşke öyle olsaydı Keşke haklı olsaydın, ama maalesef değil
Ağzını açıp şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan bir tavşan gördün mü hiç ?
Veya önüne çıikan ağaçları dahi sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü ?
Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler, beyni olan her yaratık gibi!
Hadi Sen şimdi su olduğunu düşün, ve kendini su gibi hisset
Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı
Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu hatırla
Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini; girebilmeyi öğren insanların damarlarına
Hayat ver Vazgeçilmez ol !! | |
|